Sahilde yürüyordum bugün, hava da kararmıştı. İnsanlar evlerine dönüyorlardı. Bir bankta genç kız hem bağırarak ağlıyor hem de telefonla konuşuyordu.
-Lütfen dön ve beni al buradan tamam mı?
…
-Ordayım işte, bıraktığın yerde salak ! Lütfen dön geri!..
Deniz durgundu ama serin bir esinti vardı. Havalı tüfekle denizdeki balonlara birkaç atış yaptım. Genç bir çocuk geldi. ”Ağabey dur sana öğreteyim atışı”, dedi. Dinledim ben de. Sonra ”ya” dedim ”ben de bir yerde böyle atış yaptırsam balonlara”. Bu işi çok güzel yaparmışım gibime geldi. Bir süre sonra bir de asistan alırdım yanıma. Varoş çocuklarının birkaç atış fazladan yapıp bizi kandırmalarına göz yumardık belki de…
Evde bir akordeon vardı. Onunla biraz uğraşıp çalmasını öğrenmeliyim. Sahilde çalarım. Asistanım da tek sayfalık şiirler satar yoldan geçenlere. Birkaç şarkı öğrenmeliyim, yenilerden de çalabilmeliyim bu durumda. Sanırım ben bu sahilde bir müessese sahibi olacağım bu gidişle. Çok ta sevinirim, bazı günler kravat takarım. Gözlerinde, derinlik, mana ve buğuyla beni dinleyen birine rastlarsam, asistanıma göz kırparım, ona bir şişe ucuz şarap versin diye gizlice zulamızdan…
Bilirim ki her şey her zaman konuşulamaz.
Belki bir ISO lan da almalı şiirler için, hani koşulsuz müşteri memnuniyeti hesabı.
Nasıl olsa birkaç gün sonra gelir bağırarak; tavşana iki niyet çektirene bir şiir bedava kampanyamızdan, şiir kazanmış bir salak…
’’Hani ne oldu ben şiirinizi verdim de sevdiğim kıza!’’..
Ee.’’Satılan şiir geri alınmaz, sadece değiştirilir’’ mi diyeceğiz bu durumda. Tabi ki hayır. Ona bedeli kadar kontür önereceğiz. Versin de sevdiği kız etkilensin diye. Bazen da şiir stokları artıp, hani maliyetler sıkıştırırsa duygusal bağlamda, asistanıma çıkışırım biraz, usuldendir… Şiirin ana girdisi duygudur bilirsiniz. Böyle hesapsız kitapsız, siparişsiz şiirler yazdırdığı için. Tamam bazı piyasa tipi hazır şiirlerimiz tabii ki olacak. İlk görüşte aşk, ayrılık, seni özledim, doğum günün kutlu olsun, kıskanırım seni ben gibi… Ama durup dururken ve öyle birileri de yokken, mısraların ilk harfleri okunduğunda isimler çıkan şiirler de ne demek oluyor şimdi… Geçen yıl bir büyük şirketle yaptığımız anlaşmayı iyi okumadan imzaladığı için 213 şiiri iade etmeye kalkmıştı şirket. Neymiş garanti süresinden önce etkisini kaybetmiş, hâlbuki sözleşmede iki yıl garanti şartı varmış. Hatta bana telefon açan şirketin naif işler yetkilisi ; ‘’Beyefendi tabi ki memnun edemezsiniz bu işlerde herkesi, ama.’’ demişti… Ama biz de böyle bir toplu alım için vermiştik ucuz fiyatımızı. Yoksa mümkün değildi herkese özel şiir, bu yata… Gerçi duyduğuma göre, Pendik sahilinde iki genç crack etmişler İsmet Özel’ in duygularını ve çok ucuza şiirler sürüyorlarmış piyasaya… Zaten son zamanlarda şiirde de aldı başını gitti fasonculuk… İşi zor eski şairlerin. Ama suç onlarda, kazanamadıkları paralarla hiç yatırım yapmadılar duygusal altyapılarına… Ya gazetede gördüğüm şu ilana ne demeli!
’’ Otuz yaşını aşmamış ve hiçbir acıya bulaşmamış, WAŞYP (Windows Altında Şiir Yazma Programı) kullanmasını bilen, tercihen, duyguların ambalajlanması, pazarlanması, duyguda marka konularında mastır yapmış eleman aranmaktadır. İlgilenenlerin… numaraya müracaatı.
NOT: Lütfen CV nizi şiir şeklinde yollama zevzekliğinden vazgeçiniz’’
Pes doğrusu. Nasıl uğraşacak bu büyük sermaye ile benim zavallı, merdiven altı küçük şiir dükkânım !
Yazan

- Saim Saban
Son Yazıları
Sosyal Medyada Paylaş:
- Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
- Arkadaşınızla e-posta üzerinden paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
İlgili
İlgili
Hayatın Anlamına Yolculuk 1 – Butimar Kuşu
İnce suratı, keskin ütülü bol pantolonu ve biraz önceki yağmurdan ıslanmış gri pardösüsü ile çelimsiz bir adam Paris’te Championnet Caddesini...
Üç Sonbahar
1965 Eylül’ünde Erzurum Tren Garına elinde bir bavul ve battaniyeye sarılmış döşekle bir genç kız indi. Yakası eprimiş gri mantosunu...
Ne Tadı Var Bu Dünyanın
Otobüsümüz Dokuz Dolamaç’ ı homurdanarak indi. Güneş doğmamış fakat etraf aydınlanmaya başlamıştı. Eskilerin bahri şafak başlangıcı dedikleri anlardaydık. Güneş doğmamıştır...
Boşu Boşuna
“…Gelip size Zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden…” * 1989 Cannes Film Festivali’nde...
“Solgun bir gül oluyor dokununca…”
Bir sergi Kentler yenileşir ve gelişirken ne yazık ki mimari devamlılığını- bütünlüğünü- kaybediyor, bir yandan da mahalle kültür ve yaşamına...
Dün gece bir rüya gördüm…
“Dün gece bir rüya gördüm. Size anlatamam – yüreğim fazla dayanmaz, biliyorum… içime atsam, olmuyor…dilime vuruyor… anadilimde anlatmak istiyorum, unutmayı...