Kaymakam İğdebel’de.

Kış sezonunda köyleri gezip, temizlik kontrolleri yapan kaymakam baharda ise inşaat teftişlerine başladı. Okullar tatil olmuş, İğdebel’ e dönmüştüm.
Köy bekçisi ev ev gezerek yakın bir tarihte kaymakamın geleceğini; evleri temizlemelerini ve belirtilen günde herkesin köyde olması gerektiğini söylüyordu. Köyde bir hareketlilik başladı. Sokaklar temizleniyor, evler sıvanıyor, bir koşuşturmacadır gidiyordu. Ben ve arkadaşlarım da çocuk olarakDeli Kaymakam gelecek diye seviniyorduk. Aslında kışın da gelmiş, Akpınar’ lılara sorduğu soruları sorup fırçasını atmıştı. Şimdiki ziyareti kontrol amaçlıydı.

Kaymakam köyümüze geliyor

Beklenen gün geldi. Kaymakam geliyor diye koşturmaya başladık. On-on beş atlı ile köye
ulaştılar. Köylüler kafileyi girişte karşıladı. Yaşlı bir muhtarımız vardı. Çerkesçe “atları tutun” diye seslendi. Kaymakam hiddetle ” kaç defa söyledim Türkçe dışında konuşmak yasak “diye
bağırarak yaşlı adamın omzuna kırbaçla vurdu. Bu davranış muhtarın çok zoruna gitti. Çocuk
aklımla bu olaya günlerce üzüldüm. Yaşlılara saygı bizim kültürümüzün en önemli parçasıydı.
Okumuş bir insanın böyle bir harekette bulunması beni çok şaşırtmıştı.
Kaymakam hiçbir şey olmamış gibi ,herkes kazma kürek alsın yol yapacağız ,dedi. Köylü kazma kürek alıp köyün doğusundan batısına ve güneyinden de kuzeyine doğru on iki metre
genişliğinde yol açtılar. Bu yol açılırken önüne gelen ne varsa( ağıl, duvar hatta bizim bahçeden iki metrelik yer aldı) yıktırdı. Bizim bahçenin duvarını yıktırdı. Bu arada babam geldi. “Kaymakam Bey, arsayı aldığınıza bir şey demiyorum. Gerekirse hepsini al fakat yıktırdığınız duvarı ben yaşlıyım onaramam, çocuklarım da daha ufak onlar da yapamazlar “dedi.
Kaymakam muhtara “muhtar duvar ören var mı içinizde” dedi. Muhtar da “kuru duvar hepimiz yaparız” dedi. “O halde dört kişiyi buraya görevlendiriyorum akşama kadar bitirin”diyerek dört kişiyi seçti. Babama “Kadir Saban dediklerinin babası sen misin?” diye sordu. Babam da”evet benim”diye cevap verdi. Ağabeyim o zaman askerdeydi. Kaymakam “Biran önce gelse köye muhtar olurdu” dedi. Akşama kadar köylü ile birlikte kendisi de çalıştı. Yolun planlamasını
yaparak nasıl olması gerektiğini anlattı. Bir sonraki gelişine kadar yol yapımının bitirilmesini istedi.

Kaymakam gittikten sonra

Kaymakam gittikten sonra köylü muhtara ” sen bu adama ayak uyduramazsın. En iyisi sen çekil de genç bir muhtar seçelim” dediler. Muhtar bu öneriyi kabul ederek istifasını verdi. Köylü de Kemal Gezer adında hem genç hem ortaokul mezunu birini muhtar seçti. Kaymakam da memnun kaldı. Kaymakamın açtırdığı yola biz “Deli Kaymakam’ın Şosesi” diyorduk. Bu güne kadar da böyle söylendi. Bu yol geçen yıl asfaltlandı. Yalnız bizim değil Saimbeyli ilçesine bağlı
bütün köylerde bizim köyde olduğu gibi yol açtırdı. Tufanbeyli İlçesine bağlı Mağara adıyla nahiye idi. Tufanbeyli’nin ilçe merkezinde doğudan batıya giden Kadri Eroğan Caddesini o açtırmıştı; bu cadde açılırken on iki tane ahır, ağıl yıktırdığından halen söz ederler.

Kaymakam Eroğan dönüyor

Tufanbeyli ilçe olduğunda caddeye Kadri Eroğan adını vermişler. Saimbeyli ilçe merkezinde de birçok şeyler yaptırmış. Bütün köy muhtarlarını Saimbeyli’ye toplayıp, sizi kursa tabi tutacağım diyereki, geceleri bir iki saat çeşitli bilgiler vermiş ve gündüzleri akşama kadar olmak üzere tam bir ay çalıştırarak şimdiki caminin önündeki Kadri Eroğan parkını yaptırmış. Hakkındaki şikayetler üzerine başka bir yere gönderilmişti. 27 Mayıs 1960 ihtilalinde Şanlıurfa valisiymiş.
Partiler tekrar faaliyete geçtiğinde Adalet Partisi’nden Urfa milletvekili seçildi. İkinci dönem seçimde de Güven Partisi’nden Sivas milletvekilliği yaptı. Siyasete atılınca Saimbeyli’ye ziyarete geldi. Gençler şehre giriş yeri olan Hamurcu Gediği’nden omuzlarına alarak Kadri Eroğan Parkına kadar getirdiler. Orada bir konuşma yaptı. “Sayın Saimbeyliler hizmet hiçbir zaman için zayi olmaz. Beni buradan şikayetle attıran adamların torunları beni omuzlarında buraya kadar getirdiler. Bu şu an çalışan idarecilere örnek olsun” dedi. Deli Kaymakam derdik ama aslında deli değildi, olağan üstü çalışması ve kimsenin yapamadığı işleri yapması onun adını deliye çıkarmıştı.

Yazan

Kazım Saban
Ben bu anılarımı yazarken, kendimi övmek veya başkasını karalamak niyetinde değilim. Mesela “Rüşvetçi Nahiye Müdürü” adlı anımda bahsettiğim müdürün hayatının son dönemlerindeki perişanlığını gördüm. Dürüst olmayan kimsenin sonunun iyi gelmeyeceğini ve dürüst insanın da sendelese de yıkılmayacağına inanmaktayım. Bu anılarımı çocuklarıma, torunlarıma ve okuyan diğer insanlara ibret olsun diye yazıyorum.
Kazım SABAN 5-Ocak-2009

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir